Dizi için 'Ayhan Hanım'dan vazgeçtim

GİRİŞ TARİHİ:  12.08.2011, 11:04 GÜNCELLEME TARİHİ:  12 Ağustos 2011 Cuma, 11:05

Altınları'nda iç güveyi 'Tankut'u canlandıran Gürgen Öz: "Ya 'Ayhan Hanım' filminde oynayacaktım ya da bu projede. 'Ayhan Hanım'dan vazgeçtim."

Rol aldığı komedi dizileri ve filmleriyle adından söz ettiren başarılı oyuncu Gürgen Öz, atv'nin yeni dizisi 'İstanbul'un Altınları'nda 'Tankut' karakterini canlandırıyor. Sitcom'da oynamayı çok sevdiğini söyleyen Öz'le yeni dizisini ve karakterini konuşmak için buluştuk. Aslında çok yakın arkadaşım olan Öz'le, 'senli-benli' konuşmayı bir kenara koyarak yaptığımız röportaj sonunda yine arkadaş muhabbetine döndü...
Uzun zamandır dizilerde izlemiyorduk sizi. Teklifler geldiğini de biliyorum aslında; niye hiçbirine "Evet" demediniz?
Evet, teklifler geldi ama dış mekanda çekilen dizilerde çalışma şartları çok olumsuz. Çünkü sinema filmi çeker gibi 90 dakika dizi çekiyorsun, yetiştirmeye çalışıyorsun. Bu hem çok yorucu, hem de işin kalitesine, yaratıcılığına zarar veriyor. Ben de içime sinen bir iş olmadığı sürece drama tarzında bir dizi yapmama kararı aldım. Televizyonda en eğlenceli iş sitcom. Çünkü sabit bir mekanda, stüdyoda çekip bitiriyorsun her şeyi.

VODVİL GİBİ OYNUYORUZ
Genelde sitcom'u tercih ediyorsunuz yani...
Proje güzelse evet. Bütün oyuncular tiyatro kökenli olduğu için vodvil oynar gibi oynuyorsunuz senaryoyu. O yüzden çok da rahat çekiyorsunuz, gülüyorsunuz, eğleniyorsunuz... Bu, özellikle bir komedi oyuncusu için çok rahatlatıcı bir şey. Yani dram dizisi yapmam demiyorum ama şartlar bu kadar sert olduğu müddetçe sitcom'u tercih edeceğim elbette ki...

Gelen bazı sitcom tekliflerini kabul etmediğinizi biliyorum. 'İstanbul'un Altınları'nda sizi cezbeden ne oldu?
Her şeyden önce çok tatlı bir senaryomuz, onun dışında çok harika bir oyuncu kadromuz var. Haluk Abi'yle de (Bilginer) çok uzun süreden beri çalışmak istiyordum, keza Demet'le (Akbağ) de hep konuşurduk bir arada olmayı... Dediğim gibi çok tatlı, aynı vizyonda olduğumuz, her biri ayrı değerde ve pozitif bir oyuncu kadromuz var. Yönetmenimiz, yapım ekibi, teknik ekip çok pozitif. Bütün bunlar bir araya gelince kabul etmemem için hiçbir sebep kalmadı. En sonunda beklediğim gibi bir iş geldi yani.

'Komedi oyuncusu' olarak tanınıyorsunuz. Bu sizi rahatsız ediyor mu?
Benim bununla ilgili hiçbir derdim yok. Ben komediyi, gülüp eğlenmeyi çok seviyorum. Uzun süredir dostluğumuz var; biliyorsun seni güldürmeyi de çok severim. Ben sevdiğim insanların yanında, eğlendiğim bir ortamda komik olmaktan hiç çekinmeyen bir adamım. Çünkü insanın kendiyle dalga geçmesi ya da hayatı ti'ye alması kadar hoş hiçbir şey yok bence. O yüzden komediyi de, komedi oyunculuğunu da çok seviyorum. Zamanı gelince drama da yaparım. Hatta dramatik rol teklifleri gelmeye başladı ama onları bekletiyorum, çünkü henüz zamanı olmadığını düşünüyorum.

Komedi oyunculuğu için "En zoru" derler, doğru mu?
Her rol, her tarz kendine göre zordur. Oyunculuk aslında kişiyle ilgili bir şey. Yani herkes kendindeki enerjiyi katıyor canlandırdığı rollere... Konservatuvarı tıp fakültesi gibi düşün... Tıp fakültesinde, temel eğitimden sonra kimi cerrah olur, kimi kardiyolog, kimi onkolog... Bizim de; enerjimize, yetilerimize göre bazımız komedide uzmanlaşıyor, bazımız da dramada... Ama yeri geliyor, hep drama oynayan bir aktör yıllar sonra çok başarılı bir komedi performansı sergileyebiliyor. Ya da Şener Şen'de olduğu gibi tam tersi... İleride ben de dramaya yönelebilirim ama şu anda komedide ilerliyorum. Tıptaki uzmanlığımı komedi üzerinde yaptım diye düşünebilirsiniz yani!

KOMİK BİR İFADEM VAR
Sizce seyirci neden size çok gülüyor?
Bence kendimle ve oynadığım karakterle dalga geçebildiğim için seviyor. Çünkü ben canlandırdığım karakterleri hem çok severek, hem de onlarla dalga geçerek oynuyorum. Haliyle sempatik oluyor. Sanırım bendeki samimi enerjiyi de seviyorlar. Garip bir bağ var seyirciyle aramızda. Belki bende oturmuş komik bir ifade de var; ona gülüyor olabilirler!

Dizide canlandırdığınız 'Tankut' nasıl bir adam?
Biraz hırçın, hamasi bir adam. Annebabasız büyümüş. Haluk Bilginer'in oynadığı 'Reşat Altın', tanıştığı ilk baba figürü. Onu sevmek istese bile içgüdüsel olarak karşı tavır sergiliyor. Kişilikleri de çok zıt; 'Reşat' gelenekçi, 'Tankut' ise son derece modern. O yüzden aralarında bir çatışma var. Bir de 'Ayşegül'le yeni evli olmalarına rağmen, baba ve babaanneyle aynı evde oturdukları için bir türlü istedikleri şeyi yaşayamıyorlar. Bu da 'Tankut'u bir süre sonra çok stresli tipe dönüştürecek.

Böyle bir karakter size sevimli gelir mi normalde?
İlk başta gelmez, "Bu ne kendini bilmez bir adam!" derim. Ama onu tanıyıp aslında içinde çok duygusal bir karakter olduğunu anladıkça, severim. Seyircinin de 'Tankut'u izleyip tanıması gerek.

BAHTSIZ TRUVA ATI
Tankut' bir nevi eşinin evine içgüveysi gidiyor. Bu devirde fena fikir olmayabilir, ne dersiniz?
İçgüveysi değişik bir kavram. Kalenin içinde Truva atı gibisin. Ama dizide ben kaleyi içeriden fethedeceğime 'Reşat Altın'ın, yani babanın eline düşüyorum. Tarihin en bahtsız Truva atı 'Tankut'! Tabii baba korkusundan dolayı karısını bir kerecik bile öpememesi apayrı bir azap olsa gerek. Stres yaratır! Zaten güvey ne ya? Onu geçtim, içgüveysi! Çok garip bir unvan değil mi sence de?

DİZİ İÇİN 'AYHAN HANIM'DAN VAZGEÇTİM
Bildiğim kadarıyla, Levent Semerci'nin çekimleri devam eden 'Ayhan Hanım' filminde oynuyordunuz. Ne oldu o proje?
Benim üç aylık bir çekim programım vardı ve altı ay boyunca çekim günümün gelmesini bekledim, o sürede de başka hiçbir iş kabul etmedim. Ondan önce de filmin başlaması için dört aylık bir bekleme süreci geçirmiştim. 'İstanbul'un Altınları' projesini de çok beğendiğim için kabul ettim. Aslında bir yandan sitcom çekerken bir yandan da filmde oynayabilirsiniz; kaldı ki filmdeki diğer oyuncular da çeşitli dizilerde rol alıyorlar. Ama film ekibi bu süreç içinde başka bir projede yer almamı istemedi. Ben de 10 aydır çekim bekleyen birisi olarak bu isteği kabul edemeyeceğimi belirttim. Böylece yollarımızı ayırdık.

BENİM İÇİN SAĞA SOLA KIZ BAK!
İş konuşmayı bitirdiğimize göre normal konuşmamıza dönebiliriz; yakın arkadaşın olarak soruyorum, ne olacak senin bu aşk hayatın?
Sen böyle sorunca belli ki benim aşk hayatım hakkında bir şeyler biliyorsun Eylem! (Gülüşmeler) Soru içerisinde kendini ele veriyorsun yani! Ama hadi sen bilmiyormuşsun gibi cevap vereyim; vallahi ben de bilmiyorum. (Gülüşmeler)

Artık sana şöyle huyu huyuna, boyu boyuna uygun bir kız bulsak...
Bilmiyorum ki... Bizim hayatımız biraz zor Eylem ya; bizler de zor insanlarız. Bunu anlayacak ve gerçekten tolere edebilecek birisi lazım, o da kolay çıkmıyor. Aslında beraber filme gideceğim, kitaplardan bahsedebileceğim, gülüp eğlenebileceğim, konuşabileceğim, sade birisi bana yeter aslında. Ya hayırlısı olsun Eylem, sen sağa sola bak bakalım, benim için birileri varsa haber ver, hatta annene de soralım!

Epey kilo da verdin, şansın arttı yani...
Evet ya, tam formumdayım şimdi. Hatta kaslarım falan oluştu Eylem... Bunu da söyle...
Baklavaların da oluştu mu karın bölgende? Baklava dedin, canım istedi! Hadi kalk baklava yemeye gidelim o zaman! İyi dedin, hadi!




CANLI YAYIN