Çocukluğum kahkahalarla gülerek geçmedi

GİRİŞ TARİHİ:  18.02.2012, 12:20 GÜNCELLEME TARİHİ:  18 Şubat 2012 Cumartesi, 12:20

Evde pijamalarla yaşayan küçük bir kadın. Beni ve Erkan'ı (Sevenler) da pijamalarıyla karşılıyor. En doğal haliyle, makyaj yok yüzünde. Dizi çekimi sabah bitmiş. Birkaç saat uyuyabilmiş. Evde bir hareket... Eşyalar yeni eve taşınıyor.

Babam işkence sürecinde yaşamış bir insan olduğu için bana hep şunu tembihlemişti: 'Her şeyi bil ama paylaşma!'

24 saat gülmek istiyorum. Çünkü çocukluğum kahkahalarla gülerek geçmedi. Gerizekalı gibi 24 saat gülebilirim. Tek amacım bu hayatta.

'Angaralıyım'. Rengarenk bir gecekondu mahallesinde büyüdüm. Babam Arnavut, annem Kürt. Babaannem Çankaya'da otururdu. Anneannem aşağı Ankara'da, Tuzluçayır'da. Çankaya'ya gidiyorsun bambaşka bir kimliğin oluyor, bu tarafa geliyorsun yer sofrasında yiyorsun.

Alemin Kralı'ndaki Jülide'ye hiç benzemiyorum. Jülide'nin kendi istekleri için yapmayacağı hiçbir şey yok. Acımasız bir karakter, bir anti-kahraman. Onun bu özelliğini kıskanıyorum.

Türkiye'de mutlu ve rahat olmak istiyorsan, eleştirilmek istemiyorsan iki şey var: Ya çirkin olacaksın ya da ajite edeceksin. O zaman kimse dokunmuyor sana.

Evde pijamalarla yaşayan küçük bir kadın. Beni ve Erkan'ı (Sevenler) da pijamalarıyla karşılıyor. En doğal haliyle, makyaj yok yüzünde. Dizi çekimi sabah bitmiş. Birkaç saat uyuyabilmiş. Evde bir hareket... Eşyalar yeni eve taşınıyor. Anne mutlu, erkek kardeş mutlu, Evrim daha da mutlu. Çünkü bundan böyle üçü birlikte aynı evde yaşayacak, babaları da kalplerinin bir köşesinde... Evrim Akın'ı ilk kez ağlarken gördüm. "Babamı çok özlüyorum," dedi ve bazı şeyleri ilk kez anlattı...

- 80 darbesinden bir yıl önce doğmuşsunuz...
- Evet. Hatta annem başka bir isim koymak istemiş. Devrim, Deniz veya Şafak düşünüyormuş. Ancak ileride başı belaya girer diye imtina etmiş. Adımı halamın kızı koymuş.
- Babanız eski solculardan mı?
- Kurtuluşçu. Aslında tüm aile Demokrat Partili (DP). Babaannem, DP Kadın Kolları Başkanıymış Ankara'da. Aralarından bir tek babam solcu çıkıyor. Babam işkence sürecini yaşamış bir insan olduğu için sadece şunu tembihlemişti bana: 'Her şeyi bil ama paylaşma.' Şimdi ilk kez paylaştım, konuştum işte.
- Görüş günlerine gider miydiniz?
- Çok gittik.
- Mamak'ta mıydı?
- Hayır, Çorum İskilip'teydi. Orada yattı. Bir buçuk sene. Tabii ondan önceki süreç de var. Gözaltı, işkence... Çok küçüktüm, gece yarısı evimizi bastılar, babamı alıp götürdüler. 15 gün sonra geldi, sırtı yara içindeydi. Annem pansuman yaptı. O anı hiç unutmuyorum. Birkaç dişi yoktu ağzında. Kardeşim yeni doğmuştu. Zaten onun hayatının bir kısmında babam yok. Babam eve geldiğinde babamı tanımıyordu. Tam da yeni konuşmaya başladığı dönemlerdeydi.
- Babanız hayatta mı?
- Hayır, öldü. Gizli kalp varmış. Kalp krizi geçirdi. 1997 yılında kaybettik onu. Babamı hâlâ çok özlüyorum.
- Annenizle beraber mi yaşıyorsunuz?
- Ankara'daydı annem, uzun yıllar. Sıkça gidip gelirdi. Birlikte İstanbul'da yeni bir eve taşınıyoruz şimdi. Kardeşim, annem, hep birlikte yaşayacağız. Bu zamana kadar tek yaşıyordum ama bundan sonra birlikte yaşayacağız.
- Çocukluğunuz Ankara'da mı geçti?
- Evet. Çok renkliydi. Ben 'Angaralıyım'. Rengarenk bir gecekondu mahallesinde büyüdüm. Babam Arnavut, annem Kürt. İki tarafa ait bir ailenin çocuğuyum. Babaannem Çankaya'da otururdu. Anneannem aşağı Ankara'da, Tuzluçayır'da. Çankaya'ya geliyorsun bambaşka bir kimliğin oluyor, bu tarafa geliyorsun yer sofrasında yiyorsun. Sebahat Akkiraz, Neşet Ertaş'ların hakim olduğu bir kültürde büyüdüm. Dedem gazete alırdı. O gazete akşama kadar bütün mahalleyi dolaşırdı, sonra yeniden eve gelirdi. Tertemiz bir şekilde. Çocukluğumda beri gazeteci olmak isterdim. Oyuncu olmasaydım gazeteci olurdum. İki taraftan da çok şey edindim, gözlemledim.
- Tuzluçayır'ı nasıl anlatırsınız?
- Orada yaşayanların birçoğu Sivaslı, Tuncelili... Alevi, Kürt, Türkmen. Karadeniz'den de çok göç almış. Belediye, anneannemin gecekondusunu yıktı. Ben de gittim oradan bir tane ev aldım. Aynı bölgeden. Çünkü anneannem oraya ait. Bütün dünyası orası anneannemin.

TERAPİSTİM HABERLERİ İZLEMEMİ YASAKLADI
- Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nden atılmışsınız. Neden?
- YÖK'e bağlı olmayan ama üniversite formatında bir okul. Konservatuar müfredatı bile aynıydı. Hatta konservatuardan bile daha iyi. Daha fazla, daha değişik, daha özel dersler ve hocalar vardı... Az sürdü ama. Atıldım. Biz sınıfça atıldık, komple 13 kişi.
- Tanıdığımız başkaları da var mı atılan?
- Var.
- Kimler?
- Onlar kendileri söylesin. Zuhal Topal çıktı, anlattı. Devamsızlık yüzünden atıldığımız söylendi. Çok havalı bir sınıftık. 13'ü de böyle mi denk gelir? Okulun en güzel kızları bizim sınıftaydı; en çirkinleri bendim. Özge Namal, Özge Özberk, Mine Tugay düşünsene... Müjdat Hoca diyor ki: 'Devamsızlıktan attık.' Kimsenin söylediği birbirini tutmuyor aslında. Benim duyduğum, yeteneksiziz diye atıldığımız. Aradan çoook uzun zaman geçti zaten. Bir süre dublaj yaptım, kendimi yetiştirdim. TRT'de bir dizide çalıştım Hülya Koçyiğit ile. Estağfurullah Yokuşu'nda oynadım. Oradaki yardımcı yönetmen Jale Atabey beni Avrupa Yakası'na çağırdı. Bana bir karakter çizmiş. Oynayacağım karakteri ben de düşündüm. Selin karakterini ben ortaya çıkardım. Eskiden karşıda oturuyordum; Bağdat Caddesi'ndeki kızların konuşmalarını falan duyuyordum. Bir de arkadaşlarla kendi aramızda çok geyiklerini yapardık. Yani malzemem vardı cebimde, denk geldi.
günlerce evden çıkmayabilirim
- İnsanlar tanınmaya başlayınca kendilerini sokaktan çekiyorlar ve aslında oyunculuk malzemeleri azalıyor. Siz de kendinizi çektiniz mi şöhret olunca?
- Ben çekmiyorum da kendimi, insanlar kendilerini çekiyor. Tanınıyorsun ya, daha çok dikkat etmeye başlıyorlar sana. Asıl onlar doğallıklarını yitiriyor. Yani eskiden benimle argo konuşan adam, şimdi 'Nasılsınız Evrim Hanım?' diyor... 24 yaşında bir anda herkesin tanıdığı biri oluverdim. Şöhret denen şey, hele 24 yaşında başınıza geliyorsa, saçmalayabilirsiniz. Bu yüzden terapiste gittim. Ağlayamıyorsun sokakta ya da bir kafede... İnsanın eşek saati var, eşref saati var. O eşek saatinde biri gelip fotoğraf çektirmek istiyor ya da bir şey soruyor. Kötü niyetli değil ama senin eşek saatin ya, o kötü oluyor. Emre Kongar ilk derse girdiğinde, 'İnsanın duymaktan en çok hoşlandığı şey nedir?' diye sormuştu. İsmi ve soy ismi. Yani herkes sana 'Aaa Evrim Hanım Merhaba,' ya da 'Aa Evrim Akın,' dediğinde çok güzel. Eskiden mahallemde tanınıyordum. Şimdi Türkiye mahallem oldu. Bunu içinizde dengelemek lazım. Empati gücüm fazla olduğu için terapistim bana yasakladı üçüncü sayfa haberlerini ve 'TV haberlerini asla izlemeyeceksin,' dedi. Günlerce evden çıkmayabilirim. Evde yapacak o kadar çok şey var ki. Kitap okuyorum. Köpeklerim var, onlarla vakit geçiriyorum.

CEM YILMAZ'LA OYNAMAK İSTERİM
- Alemin Kralı'nın 'Jüjü'süne benzer taraflarınız, benzemeyen taraflarınız ne?
- Kendimden çok şey veriyorum, ruhumu koyuyorum o karaktere. Jülide'ye hiç benzemiyorum ama. Jülide'nin kendi istekleri için yapmayacağı hiçbir şey yok. Acımasız bir karakter, bir anti-kahraman. Onun bu özelliğini kıskanıyorum. Hayatımda yapamayacağım ve olamayacağım bir karakter, o yüzden seviyorum herhalde. İnci Kırhan çok zeki, televizyon ruhunu çok iyi okuyan bir yapımcı. Rolü çıkarırken de beni özgür bırakıyorlar. Yani saçından makyajına, konuşma şekline kadar ben yaptım. Dün mesela pavyon bölümü vardı fasıl ekibi geldi, tesadüf Oya (Başar) Abla'nın doğum günüymüş. Çaldık söyledik, eğlendik kuliste. - Bir drama oynasanız kiminle oynamak istersiniz?
- Cem Yılmaz. İddia ediyorum Türkiye'nin en iyi drama oyuncusu olacak. Müthiş bir algısı, zekası, dünyaya bakış açısı var. Sen ben gibi görmüyor hayatı, başka görüyor.
- Bu sektöre 20'li yaşlarda girdiniz. Hiç kazık yediniz mi?
- Ben çok açığım işte tek hatam bu. Çok ortadayım yani hemen güvenebiliyorum, aslında samimiysen inan o yediğin kazık bile önemli değil, canın acımıyor. Yani biliyorsun ki yukarıdaki seni koruyor.
- Komedi yapanları daha mı çok seviyor izleyici?
- Olur mu? Ajitasyon her zaman kazandırır bu ülkede. Türkiye'de biraz mutlu ve rahat olmak istiyorsan fazla eleştirilmek istemiyorsan iki şey var; ya çirkin olacaksın ya ajite edeceksin o zaman kimse dokunmuyor sana.

YORULDUM ÇÜNKÜ...
- Kolay bir çocukluk geçirmemişsiniz...
- Hapis kavramını çok iyi bildiğim için onu sevmiyorum. Düşünce suçları için farklı cezalar olsa; ne bileyim evinde hapsedilse, dört duvarın arasında... O soğuk binalarda çoluğundan çocuğundan uzak değil de evde olsa; pranga olsa ayağında... Artık hiçbir şeye inanmıyorum. Biraz hümanist, biraz hedonistim. 24 saat gülmek istiyorum. Çünkü benim çocukluğum kahkahalarla gülerek geçmedi. Yani bir gerizekalı gibi 24 saat gülebilirim. Bu hayatta tek amacım zevk almak. Eğlenmek, eğlendirmek istiyorum. Yoruldum çünkü, çok küçüklükten beri yoruldum.

CANLI YAYIN