Ünal Kaplan 'masa'yı toplantıya çağırmıştır. Ortam gergindir, zira istihbarat ilk kez bu kadar kendini göstermiştir. Ünal Kaplan, gücün halen kendilerinde olduğunu gösteren ilginç bir hikaye anlatır. 'Sakın ola ki moraliniz bozulmasın. Devlet ara sıra tansiyon ölçer. Bu kaçıncı operasyonları, ilk defa bu sefer kendilerini açıkça ortaya koydular.' Hızır Çakırbeyli de masadadır ve Ünal Kaplan'ı dikkatli bir şekilde dinlemektedir. Ünal Kaplan sözlerine devam eder. 'Ben bu tavrın sebebini merak ediyorum. Bana diyorlar ki 'Silahlarınızı şunlara şunlara satabilirsiniz, bunlara bunlara satamazsınız.' der. 'Biz devletlerin uşağı değiliz. Biz devletlerin kralıyız. Parası olan herkese silah satarız. O zaman savaş çıkarmayın.' Ünal Kaplan'ın yardımcısı Özer söze girer ve 'Dünyada savaşlar olmasa aç kalırız. Dünyada bu kadar işsizlik ve açlık varken birilerinin ölmesi lazım' der. Tipi'nin 'Bu Çinlilerin hepsi arabaya binmek istese biz yandık' esprisi masada gülüşmelere neden olur. Ünal Kaplan bir anda masanın en sessiz adamına yani Rıfkı'ya dönerek 'Her zaman sözüm dinlenmiyor değil mi Rıfkı' der. Rıfkı bunu 'Sizin her sözünüz benim için emirdir' der. Ünal Kaplan 'Geçen toplantıya niye gelmedin?' diye sorduğunda Rıfkı 'Yurtdışındaydım' der. Ve Ünal Kaplan o müthiş hikayesine başlar… 'Bir gün ormanlar kralı arslan demiş ki 'eşimi alıp bir süre tatile gideceğim'... Gideceğim gitmesine de yerime kimi bırakacağım?'... 'Kurdu bıraksam, döndüğümde bir de bakacağım ki yeni bir düzen kurulmuş.' Bu arada istihbaratın bir numaralı ismi Nevzat Çankırı da bu görüşmeyi gizlice dinlemektedir. Ünal Kaplan devam eder, 'Tilkiye bıraksam kurnazdır. Milleti birbirine düşürür. Orman da dirlik düzen kalmaz.' 'File bıraksam, o kadar büyük görüyor ki, küçüklerin dalaveresiyle uğraşamaz.' 'Ben demiş 'en iyisi yerime tavşanı bırakayım'… Ve 'vekilim tavşan' deyip tatile çıkmış.' 'Tavşan ertesi gün ormanı teftişe çıkmış. Bir bakmış ki karşısında kurt.' 'Ulan demiş kurt, ne öyle dik dik yürüyorsun'… İki tokat patlatmış. Kurt 'lan şimdi ben bunu parçalarım da arslan dönecek mevzu bana girecek' demiş; yürümüş gitmiş. 'Bir bakmış karşısında tilki… Ulan demiş tilki arkamdan bir takım numaralar çevirmeye kalkma ağzını burnunu kırarım deyip iki tane patlatmış.' 'Tilki demiş ki; ben bunu şimdi parçalarım da ama arslan gelsin öyle yapayım' demiş, planını kurmuş, yürümüş gitmiş. 'Aaa o da ne? Bir de bakmış karşısında fil. Ulan demiş fil, ben o hortumunu alır… Fil muhatap bile olmamış, yürümüş gitmiş.' Ünal Kaplan net bir şekilde Rıfkı'yı işaret ederek hikayesine devam eder; 'Tavşanın karşısına bu kez de ayı çıkmış. Ulan demiş ayı oğlu ayı, tırnaklarını çıkararak, iki ayak üzerinde duruyorsun diye kendini bir şey mi sandın?' 'Ayı anlamamış, tavşanı bir o ağaca bir bu ağaca vurmuş. Tavşan delirmiş.' Ünal Kaplan sandalyenin arkasında duran bastonu ile Rıfkı'nın kafasına onlarca vurarak onu öldürür ve şöyle der… 'Ulan demiş ayı oğlu, bir defa da toplantıya katıl be… '