İlgiden rahatsız

GİRİŞ TARİHİ:  06.10.2010, 09:43 GÜNCELLEME TARİHİ:  06 Ekim 2010 Çarşamba, 09:43

Okan Bayülgen'in eşi Şirin Ediger evlendikten sonra objektiflerin üzerine çevrilmesinden rahatsız: "Bana olan ilginin benden çok Okan'dan kaynaklandığı gayet aşikar. Durum böyle olunca bende bir tepki gelişti. Zaten bu konularda paranoyağım!"

Okan Bayülgen'in eşi Şirin Ediger, reklam sektöründen dergiciliğe geçiş yaparak; sanatın her alanından haber veren, yeni sanatçıları tanıtma amacı güden, internet üzerinden yayın yapan bir dergi olan Default Magazine'in yayın yönetmenliğini üstlendi. Röportaj vermekten hoşlanmayan Ediger; Marie Claire dergisinin Ekim sayısında Eda Göklü'ye; yeni projesini, eşi Okan Bayülgen'le ortak yanlarını ve anne olmanın kendisine yaşattığı mutluluğu anlattı...

Röportaj vermek sizin için nasıl bir his?
Bana son derece anlamsız geliyor. İnsan durup dururken neden kendinden bahseder ki! Daha önce yalnızca profesyonel hususlarda konuşan biri olarak 'bana' doğan bu ilginin aslında, benden çok Okan'dan kaynaklandığı gayet aşikar. Durum böyle olunca bende bir tepki gelişti. Bir anda merak edilen biri olmak hoşuma gitmedi. Zaten bu konularda paranoyağım. "Peki, şimdi neden röportaj veriyorsun?" diye soracak olursanız, şu anda üzerinde emek verdiğimiz ve çıkan sonuçtan da son derece tatmin olduğum bir projeyi konuşmak üzere bir arada bulunuyoruz. Default Magazine'i duyurmak ve çok okunan bir dergi olmasını sağlamak için buradayım. Default'un okuyan herkese iyi geleceğini düşünüyorum; bunun için de konuşuyorum.

SEVGİ SARMALI OLDUM
Neden merak edildiğinizi düşünüyorsunuz?

"Okan gibi her anlamda muhteşem bir adamla birlikte olan bir kadının olayı ne?" diye soruluyor sanırım. Ancak bu sorunun cevabını merak edenlerin tatmin edici bir cevap bulmalarının zor olduğunu düşünüyorum.

Default Magazine'in çıkış noktası nedir?
Default; sanat, tasarım, moda, mimari, müzik gibi eğlenceli alanlara hem lokal hem de global bir bakış açısı ile yaklaşan bir yayın. Bu yayını online olarak çıkarmaya karar verdik.

Annelik nasıl bir duygu?
Sezen Aksu bana doğumdan sonra verdiği kartta kendi el yazısıyla "Endişe kulübüne hoş geldin" yazmıştı. İnanılmaz bir ifade oldu benim için. Gerçekten her an endişe, başka hiçbir mutluluğa benzemeyen bir mutluluk bebek. Her anı, her günü farklı güzellikte.

Kızınız İstanbul'a nasıl bir anne olmak istiyorsunuz?
Geçen gün kızıma bakarken bir anda aklıma düştü ve şaşırdım, dedim ki kendi kendime, "Vay be, annem de beni benim kızımı sevdiğim kadar çok seviyormuş meğer." Sonra çok sevindim, bu kadar çok sevilmek ne büyük bir mutluluk diye. Sonra kızımı bu kadar çok sevebiliyorum diye... Böyle bir duygu nesilden nesle geçiyor diye. Bir anda sevgi sarmalı oldum, garipti, kendi kendime gaza geldim, şükrettim. Kızımın her zaman onun arkasında olduğumu ve olacağımı damarlarında hissetmesini isterim hayatı boyunca. "Bana bir şey olmaz, benim annem var" demesini... Bu güvenin kanına işlemesini isterim. Bu, işinde başarılı olmaktan tut da, gözyaşın akmasın diye boğazını düğümlemeye kadar farklı durumları dengelemeye çalışacağım zorlu bir süreç olacak.

ANNELİK MESLEK DEĞİL
Yine de kendinizi 'anne' olmak üzerine tanımlamıyorsunuz.

Evet, anne olarak tanımlamak istemiyorum. Annelik bir meslek değil ki. Ayrıştırıcı bir özellik olarak da görülmemeli. Soyun devamı, hayatın, doğanın vazgeçilmez parçası. Anneliği kullanan, annelikten para kazanmaya çalışan kadınlara kızıyorum. "Anne oldum hikaye kitabı yazayım, bebek ürünü markasının reklam filminde oynayayım, çocuk kıyafetleri satan bir mağaza açayım..." Anne olunca insanın aklına bu tip ticari projeler gelmez.

HAYATIM HEP AYNI KALSIN
Hayalleriniz, ulaşmak istediğiniz bir ruh hali ya da durum var mı hayatta?

Şu an hayatımdaki insanları ve her şeyi aynen bu şekilde hayatımın sonuna kadar korumak tek hayalim. Hani iPhone'da imajları büyütmek için 'strech' ediyoruz ya; şu anımı hayatımın tamamına 'strech' etsem, genişletip yaysam mesela... Öyle bir şey...

DİZİLER SİNİR BOZUCU
Bugünlerde nelerden nefret ediyorsunuz?

Bugünlerde toplantılarda cümleye "Atıyorum" diye başlayanlara gıcık oluyorum. Bir de "Sesli düşünüyorum" var. "Sessiz düşünsen daha hayırlı olurdu" diyorsunuz. Bir de "Şeytanın avukatlığını yapacağım ama" diyerek söylemek istediği negatif yorumu şeytana yıkarak sorumluluk almak istemeyen toplantıcılar var. Telefonu, toplantı bile olmayan ayaküstü bir konuşma arasında açarak, boynunu da hafif yana bükerek; "Şu an bir toplantıdayım, seni sonra arayayım mı?" diyenler... Yerli dizilerde de yeni sezon açıldı, en fenası da o galiba.

NEFRET ETMEK ÇOK EĞLENCELİ
"Okan'ın her şeyden nefret etmesine bayılıyorum" diyorsunuz bir röportajda. Hayatınızda öyle net bir ayrım var mı?

Evet, Okan'la birlikte bir şeylerden nefret etmek çok eğlenceli oluyor, o kadar güzel yeriyor ki konuyu, hem gülmekten ölüyorsunuz hem de hırsınız geçiyor. Aslında belki bu da bizim hayatı ti'ye alma yolumuzdur. Kimi bitki çayı içiyor, kimi masaj yaptırıyor, kimi mum yakıyor. Biz de nefret ediyoruzdur... Bence bir insanı neleri yaptığından çok neleri yapmadığı tanımlıyor. Hayatta prensipleri ve doğruları olan, bunun dışında kalan her şeye de kati suretle karşı çıkan bu protest duruş çok doğru.

BİZLE YAŞAM ISTIRAP VERİR
Nefret etmek ya da tahammül edememek yorucu, zor bir his gibi geliyor kulağa. Siz nasıl yaşıyorsunuz?

Nefret ederken kendi kendime gaza gelip başlıyorum, Okan'la berabersek genelde zaten o başlatıyor. Sonra beraber uzun uzun sövüp homur homur söyleniyoruz. Aslında nefret edince belki de tahammül ya da daha fenası tamah etmek zorunda kalmıyorsun. Çünkü söylene söylene o konunun senin için var olan önemini ortadan kaldırıyorsun. Yıkıcı sanat gibi! Neyse yani sonuçta biz yorulmuyoruz ama bizimle yaşayanlar ya da o an yanımızda olanlar için belki de ıstırap veren, çok karamsar bir süreç oluyordur.
CANLI YAYIN