Televizyonla gelen şöhret çabuk unutulur!

GİRİŞ TARİHİ:  15.11.2010, 10:50 GÜNCELLEME TARİHİ:  15 Kasım 2010 Pazartesi, 10:50

Tuncel Kurtiz neredeyse çocukluğundan bu yana oyunculuk yapıyor. Sayısız tiyatro oyununda, çok sayıda filmde rol alan Kurtiz,

Tuncel Kurtiz neredeyse çocukluğundan bu yana oyunculuk yapıyor. Sayısız tiyatro oyununda, çok sayıda filmde rol alan Kurtiz, 'Ezel'deki 'Ramiz Karaeski' karekteriyle fenomen haline geldi. Kurtiz, Esquire dergisinin Kasım sayısında Ege Görgün'e oyunculuk serüvenini ve anılarını anlattı...

* İzmit'in Bahçecik nahiyesinde doğmuşum. Üniversite mezunu olduğum doğru değil. Bitiremedim ki... İlkin babam elimden tuttu, hukuk fakültesine yazdırdı. 15 gün devam edip filolojiye geçtim. Bırakıp felsefeye devam ettim; psikolojiye baktım biraz, biraz da sanat tarihine. Hiçbirini bitirmedim.

HEP OKURDUM

* Kendini Sait Faik zanneden bir çocuktum; çok okuyan, yazmaya çalışan biriydim. Lise 1'deyken, tiyatrolara, operalara giderdim. Saray Sineması'nda konserler verilirdi; arkadaşım Ünal Arpacı'yı zorla götürürdüm, "Hadi gidelim, ne güzel kızlar vardır orada" diye kandırırdım hep. Şan Sineması'nda verilen alaturka ve alafranga konserlere giderdik bir de. Sonra tiyatro başladı benim için. Haldun Taner'le tanışıklık, Özdemir Asaf'la yakınlık...

* İşsiz kaldığımız bir dönem altı arkadaş kendi tiyatromuzu kurup Anadolu turnesine çıktık. İlk oyun İzmit'deydi. Dayım Nazmi Oğuz'un sinemasında, 'Yağmurcu'yu oynadık. 1000 kişilik sinemaya 12 kişi gelince iflas ettik ama pes etmedik. Evlerde misafir kalarak sergiledik oyunumuzu.

ÜÇ YILDA 30 FİLM

* 1964'te 'Şeytanın Uşakları' ile sinemaya adım attım. Üç yılda 30 kadar filmde oynadım. Bu kadar çok film çevirmenin nedenlerinden biri; Yılmaz Güney'di. Filmlerde oynamam için hep çok ısrar ederdi.

* Yılmaz da ben de komünisttik. Hikayeler yazardık. Onun yanında ikinci adam olmaktan hiç rahatsızlık duymadım. Onunla sidik yarıştırmaya da kalkmadım.

* Yılmaz'la bir gece Kulüp 12'ye gittik. Yanımızda o gün bir çekimde kullandığımız sustalı var. Bizim tiyatrodan Gülsüm Kamu şarkı söylüyor. O sırada birileri bağıra bağıra alay ederek konuşuyor. "Susun, burada bir sanatçı şarkı söylüyor" dedim. Ve kavga başladı.

Benim üzerime üç-dört kişi birden saldırdı. Yılmaz da beni kurtarmak adına araya girdi. Elindeki bıçağı sadece yaralamak amacıyla salladı ve üç kişi yaralandı. Yılmaz'ı gönderdik, ben kaldım. Karakola gittik. Benim için yaptı onu.

ÇOK KAVGACIYDIM

* Üzücü bir şey ama o günün delikanlılık havasında bu tür şeyler oluyordu. Hepimizde maço bir tavır vardı. Ben de çok kavgacıydım. Alkolün dozunu kaçırıyordum. O yüzden Bakırköy'e de düştüm. Atatürk Kültür Merkezi'nin duvarına işerken bir bekçi geldi ve çekti beni.
Ben de vurdum ona. O sırada oradan geçen altı polis ağzımı burnumu kırarak karakola götürdü beni. Oradan ilk yardıma, oradan da Bakırköy'e... Ne yalan söyleyeyim? Bir aktörün yapmaması gereken her şeyi de yaptım zamanında yani.

EN ÇOK ANNEMİ ÖZLÜYORUM

* En çok annemi özlüyorum. Sürgündeydim. Kız kardeşim aradı, "Annemiz ölüyor" dedi. Cenazesine bile gelemedim. Babam "Bu evde bütün aileyi her akşam yemek masasında görmek istiyorum" dedi diye evi terk etmiştim. Kamyonetin arkasındaki bir bir bavulla evden uzaklaşırken; yaşlı gözlerle bakan anam... Hâlâ gözlerimin önünde...

* Televizyon şöhreti yarın unutulacaktır. Beni en ufak şekilde etkilemiyor alkışlar, gürültüler, fotoğraf çektirmek istenmesi falan... Yarın unutulacağını çok iyi biliyorum. Ben nereden geldiğimi biliyorum. Anadolu yollarının tozunu yuttum, sırtımda kalas taşıdım, dekor taşıdım. Şöhretin bana kazandırdığı, fazladan hissettirdiği bir şey yok.

FUTBOL ARTIK CAN SIKICI BİR OYUN

* Futbolla aranız nasıl?
Futbol sevmeyen bir Türk zor bulursun herhalde!

* Siz geçmişte futbol oynamışsınız da...
Haydarpaşa Lisesi'nde okurken 'Boncuk Ömer' bizim hocamızdı. Kendisi Fenerbahçe'nin eski futbolcularındandı. Bize futbol adına çok şey öğretti. Sonra Anadolu Lisesi'nde de okul takımındaydım. İstanbulsporlu İhsan, Fenerbahçeli Çetin, Beşiktaşlı Varol ve Can Bartu vardı birlikte oynadığım. Hepsi çok iyi oyunculardı. Ancak benim futbola yeteneğim pek yoktu.

PİNPONU İYİ OYNARIM

* Defans oyuncusu fiziği var sizde. Yanılıyor muyum?
Yok. Sağ iç ya da sağ bek oynatırlardı beni. Son maçımda Şeref Stadı'nda Sultanahmet Sanat'a karşı oynadık. Çamur içinde bir saha, soyunma odaları berbat halde, buz gibi suyla duş alırdık. Top denize kaçardı. Fenerbahçeli Avni'nin karşısında oynuyordum. Beni madara etti, yenildik. Üzüntüden hemen pasaja gidip şaraba vurdum kendimi. Sonra sürüne sürüne gittik okula, doğru revire. Futbol hayatım da öylece bitti. Masa tenisinde iyiydim. Hâlâ da iyiyim. Masa tenisi oynamayı çok severim.

LEFTER VE METİN GİBİ YOK

* Maç izleme alışkanlığınız var mı?
Eskiden çok seyrederdim; şimdilerde ara sıra. İkinci devreleri seyretmek daha çok hoşuma gidiyor. Çok sıkıcı gelmeye başladı artık bana bu oyun. Çok matematiksel oldu, çok kurallı oldu. Pas al, pas ver, sonra sağdan ya da soldan bir orta yap, birinin kafasına gelsin de gol olsun. Nerede bir Lefter, bir Metin Oktay, bir İsfendiyar diyorum. Hâlâ onları arıyorum.

* Seyrettiniz onları tabii...
Seyrettim tabii, bayıla bayıla hem de... Küçükken Fener Stadı'na gider top toplardık arkadaşlarla. Maçta Lefter Abi'miz vururdu "Dan" diye topa, koşar getirirdik. Onları oynarken izlemek büyük bir keyifti.




CANLI YAYIN