
Ünal Kaplan 'masa'yı toplantıya çağırmıştır. Ortam gergindir, zira istihbarat ilk kez bu kadar kendini göstermiştir. Ünal Kaplan, gücün halen kendilerinde olduğunu gösteren ilginç bir hikaye anlatır.
"Sakın ola ki moraliniz bozulmasın. Devlet ara sıra tansiyon ölçer. Bu kaçıncı operasyonları, ilk defa bu sefer kendilerini açıkça ortaya koydular."
Ünal Kaplan sözlerine devam eder. "Ben bu tavrın sebebini merak ediyorum. Bana diyorlar ki 'Silahlarınızı şunlara şunlara satabilirsiniz, bunlara bunlara satamazsınız.' der.
"Biz devletlerin uşağı değiliz. Biz devletlerin kralıyız. Parası olan herkese silah satarız. O zaman savaş çıkarmayın."
Ünal Kaplan'ın yardımcısı Özer söze girer ve "Dünyada savaşlar olmasa aç kalırız. Dünyada bu kadar işsizlik ve açlık varken birilerinin ölmesi lazım" der.
Tipi'nin "Bu Çinlilerin hepsi arabaya binmek istese biz yandık" esprisi masada gülüşmelere neden olur.
Ünal Kaplan bir anda masanın en sessiz adamına yani Rıfkı'ya dönerek "Her zaman sözüm dinlenmiyor değil mi Rıfkı" der. Rıfkı bunu "Sizin her sözünüz benim için emirdir" der.
Ünal Kaplan "Geçen toplantıya niye gelmedin?" diye sorduğunda Rıfkı "Yurtdışındaydım" der. Ve Ünal Kaplan o müthiş hikayesine başlar…