"Silahın oyuncağını bile elime almam"

GİRİŞ TARİHİ:  05.04.2011, 10:25 GÜNCELLEME TARİHİ:  05 Nisan 2011 Salı, 10:26

Ekranlarda bir kiralık katili canlandıran Rıza Kocaoğlu, "Şiddeti ve kavgayı asla sevmem. Bu yüzden silahın oyuncağından bile nefret ediyorum" diye konuştu

1979 yılında İzmir'de doğan Rıza Kocaoğlu, 9 Eylül Üniversitesi'nde oyunculuk eğitimi aldı. Çağan Irmak'ın ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturduğu "Bana Şans Dile" ile sinemaya adım atarak başrolü üstlenen oyuncu, başarılı performansı sayesinde Şile Büyülü Fener Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü. "Av Mevsimi", DOT oyunları "Malafa" ve "Punk Rock", 90'ların efsane radyo programından yola çıkarak çekilen ve şu an gösterimde olan "Kaybedenler Kulübü..."Ve hızla fenomenleşen televizyon dizisi "Ezel"... Ezelciler onu "Converseli katil" olarak bağırlarına basmış durumda zaten. Eh, bir katil ne kadar bağıra basılabilirse! İşte namı değer Temmuz karakteri ile tanıdığımız Rıza Kocaoğlu ile İzmir ve yaşamı hakkında konuştuk. Eğitimi ile ilgili açıklama yapan Rıza Kocaoğlu, kendisi için en büyük eğitimin, Ezel dizisinde birlikte rol aldığı Tuncer Kurtiz ve Haluk Bilginer'le aynı sahneyi paylaşmak olduğunu söyledi.

- "Ezel" dizisinde Türkiye'de ilk defa siyah takım elbise, siyah gözlük takan kiralık katillerin aksine spor kıyafet giyen kiralık katil karakteri ile ekranlara çıktın. Sana ilk teklif geldiğinde neler hissettin? Rolünü seviyor musun?
Ezel benim ve diğer ekip arkadaşlarım için çok özel bir proje. Ön hazırlığı çok iyi yapılmış, senaryosu ve rejisi ile çok farklı bir iş. Dolayısıyla "Temmuz" karakteri çok severek oynadığım bir rol.

TEPKİLER OLUMLU
- Yolda insanlar seni gördüklerinde tepkileri nasıl oluyor? Vatandaşlarla iletişimin nasıl?
Genellikle sokakta beni tanıyan vatandaşlar, Ezel dizisindeki gibi "Temmuz" ya da "Asit" diye sesleniyorlar. Yani ismimle de hitap eden var, canlandırdığım roldeki isimle de hitap eden var. Televizyon şöhreti hızla gelen ve hızla giden bir şey... Ama ondan ziyade bizi tiyatrodan takip eden bir kitle var ve onlarla iletişimimiz daha başka bir boyutta.


- Ezel'deki gibi silah kullanmayı sever misin? Silahlarla aran nasıl?
Şiddeti ve kavgayı asla sevmem. Bu yüzden asla silahın oyuncağından bile nefret ediyorum.


- Birçok dizi ve sinema filminde rol alıyorsun. Ne gibi bir eğitim aldın?
R.K: Geçen yıl yüksek lisansı bitirdim ama bizim işte biliyorsunuz eğitim bitmez. Benim için en güzel, en değerli eğitimlerden biri Tuncel Kurtiz ve Haluk Bilginer ile birlikte oynamak. Onlarla aynı sahneyi paylaşıp bir şeyler öğrenmek. Bundan daha büyük bir eğitim olamaz biz gençler için. İki büyüğümle aynı sahneyi paylaşmak en büyük eğitim.


- İşinde hayli başarılısın. İlerideki hedefin nedir?
Hedefim, ileride de işimi yapıyor olmak. Sözümü söylemeye devam etmek istiyorum. Sistemin yarattığı, hedefe koşan ve oraya koşarken hayatın güzelliklerini çiğneyenlerden biri olmak istemiyorum.


- Başrol teklifleri geliyor mu ya da gelen projelerde neye dikkat edersin?
Rolün derecesinden ziyade hikayenin ne anlattığıyla ilgileniyorum. İyi bir hikayede ne gerekiyorsa onu oynamaya devam ediyorum.


- İlk oyunculuğa başlama hikayen nasıl olmuştu peki?
Annem elimden tutup Konak Belediye Tiyatrosu'nun kurslarına götürdü beni. Daha sonra İzmir Güzelyalı'daki eski As Sineması'nda başladım oyunculuğa. Kursa başladığımda 14 yaşlarındaydım. Daha sonra da Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nü okudum. Oradaki eğitimin ardından İstanbul'a gitmek için kolları sıvadım. Bugünlere kadar geldik. Ama iyi ki annem beni Konak Belediyesi Tiyatrosu kurslarına götürmüş.


- Zamanının büyük bir bölümü işin gereği İstanbul'da geçiyor. İstanbul'da hayatın nasıl? İzmir'i özlediğin oluyor mu?
İstanbul'da hayat çalışmakla geçiyor. İzmir'i çok özlüyorum tabii ki.. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nden mezun oldum ben. 10 yıl önce İstanbul'a geldim. Her şeyi öğrendiğim, her köşesinde başka bir güzellik yaşadığım İzmir'i nasıl özlemem ki. İzmir her şeyiyle özlenecek bir kent.


- Kız kardeşiniz oyunculuğa sizden mi özendi? Ailede başka oyuncu kişiler var mı?
Kız kardeşim Gözde Kocaoğlu ile aramızda 7 yaş var. Şebnem Bozoklu ve Altan Düzyatan okuldan arkadaşlarım. Gözde de aramızda büyüdü. İster istemez etkilenmiştir. Gözde de tiyatro bölümünü bitirdi ve benimle aynı tiyatroda oynuyor zaten. Şimdi bir dizi çalışması var. Ayrıca kuzenim Gülhan Tekin de "BKM"de senarist ve oyuncu olarak çalışıyor. Bir de babam var. Onun sanatı hepimizden zordu. Onu izleyerek büyüdük.

GÖZTEPE SEVDALISI
- Baban Göztepe'nin tanınmış amigolarından İsmail Kocaoğlu. Sen de Göztepeli misin?
Fanatik Göztepeli'yim elbette. Ama babam gibi Göztepeli olmak imkansız. Babam İzmir'de çok popüler bir isimdi. Başarılı bir şovmendi. Şimdi amigoluğu bıraktı ama hala maçları kaçırmaz. Onun Göztepe aşkını yıllarca çok yakından gözlemleyen biri olarak şunu söylemeliyim ki böyle bir tutku olamaz. Hatta "Organize İşler" filminde bir sahnede duvarda Göztepe'nin amblemi vardır, onu da ben yapmıştım. Göztepeli olduğum için kendimi her zaman özel hissettim. Çünkü Göztepeli olmak sadece bir futbol takımı tutmak değildir. Bir kültür meselesidir. Babamın Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Che şiirlerini Göztepe'ye uyarlayıp pankart yaptığı yılları hatırlıyorum. Şimdi de yeni kuşak "Bir direniş senfonisiyiz" diyor. Ne kadar anlamlı. Tüm şehre yayılmış Göztepelilik kültürüyle büyüdük. Bu yüzdendir dünyayı barışçıl algılayışımız diyebilirim!


- Gittiğiniz herhangi bir maçta yaşadığınız ilginç bir olay var mı?
Her maçımızda güzel analarımız var. O kadar çok ki... Mesela Antalya'da şampiyon olduğumuz Rize maçındaydım. Duvarın üzerinde maçın bitmesini ve şampiyon olmanın heyecanını ilk defa görecektim. Hepimiz heyecandan ölüyorduk. Polisler dizildi önümüze ve sahaya atlamayın diye uyardılar bizleri. Ama ne mümkün... Maç bitti. Önümdeki yedek kulübesine basıp polislerinden üzerinden atlayıp sahaya indim. Arkamızdan herkes sahaya gelecek sanıyordum ama nerde. Kimse aşamamış polis çemberini. Kral Hasan ile ben saha ortasında yalnız zıplıyoruz. Muhteşem bir gündü. Hiç unutamam bu anı...


- Son olarak, Ezel dizisi malum ekranlarda rekorlar kırmaya devam ediyor. Peki yeni vizyona giren 'Kaybedenler Kulübü' filminden bahseder misin?
Evet evet şu anda vizyonda ve çok özel bir proje benim için. Mizahı, aşkı, başkaldırıyı çok dinamik bir yapıda eriten bir film oldu. Onların hikayesinde kıyısından köşesinden de olsa yer almak çok güzel bir duygu. Film, kaybetmenin bir tercih olduğunu, farklılıkların değerini eğlenceli bir yerden anlatıyor. "Kaybedenler Kulübü"nde çalışmak huzur veriyor.

"İzmir'in her yerinde aşkla yaşadım"
- İzmir'e geldiğinde mutlaka yaptığın şey nedir?
İzmir'e geldiğimde ilk olarak koşarak ailemin yanına giderim. Sonrasında da mezun olduğum Okuluma uğrarım. Mutlaka İzmir'deki hocalarımı ziyaret ederim. Çok sık olmasa da ara sıra Göztepe Sahili'nden de karşıya doğru bakıp bira içerim. Bundan daha güzel bir şey olamaz.


- İzmir'de en çok beğendiğin yer neresi, nereye gitmeyi daha çok seversin?
İzmir'in her yeri ayrı güzeldir. Güzelyalı'da sahilde oturmak, Tepecik'te mahallemin güzel insanları ile parkta muhabbet etmek güzeldir, büyütür adamı. Bu şehrin her yerinde aşkla yaşadım ben. Bir kış günü Karşıyaka'dan denize de atladım, Güzelyalı'da balkona tırmanıp çiçek de verdim...


- İzmir'in adeta simgesi haline gelen boyoz ve gevrek ikilisini özlüyormusun?
İşte boyoz ve yumurta ilikisini özlememek mümkün mü? Tabii ki özlüyorum. İzmir'e ilk geldiğimde olmazsa olmazlardan biridir.

CANLI YAYIN