Komiklik yapanı da yapmayı da sevmiyorum

GİRİŞ TARİHİ:  10.06.2011, 09:32 GÜNCELLEME TARİHİ:  10 Haziran 2011 Cuma, 09:32

atv'de yayınlanan 'Babam Sağolsun' adlı komedi dizisinde 'Börekçi Ali Usta'yı canlandıran Settar Tanrıöğen, hayatın içindeki komiklikleri çıkarıp oynamayı sevdiğini söylüyor: Yoksa komiklik yapan oyuncuları da, komiklik yapmayı da sevmiyorum

Oyuncu Settar Tanrıöğen, atv'de yayınlanan 'Babam Sağolsun' dizisinde 'Börekçi Ali Usta'yı canlandırıyor. Doğal ve gerçekçi oyunculuğuyla dikkat çeken Tanrıöğen, marifetleriyle de herkesi şaşırtıyor. Gerçek hayatta da börekçilik ve pideciliğin yanı sıra pek çok meslekle haşır neşir olan usta oyuncuyla, diziyi ve ilgi alanlarını konuştuk...

Dizinin ilk bölümünde bağlama çalıp türkü söylediğiniz sahne, halen internette en çok izlenen videolar arasında yer alıyor...
Saz çalıp türkü söylediğim sahnenin beğenilmesi durumuna yabancı değilim. 'Vavien' filminde de sazlı bir sahnem vardı. Televizyonun karşısında Neşet Ertaş'la adeta düet yapıyordum. O sahne de çok beğenilmişti.

MÜZİĞE YATKINIM
Sazla ne zaman tanıştınız?
Küçük yaşlardan beri saza meraklıyım. Saz çalmayı lise yıllarımda kendi kendime öğrendim. Nota falan bilmem. Duyduğumu çalıyorum. Kulağım müziğe çok yatkın, kolay algılıyor melodiyi.

Dizide canlandırdığınız 'Ali' karakterini nasıl tanımlarsınız?
'Ali'; prensiplerine bağlı, gelenekçi bir baba. Üç kızı, bir oğlu var. Hayat düzenli ve güzel olsun, kendi kalite anlayışında yürüsün istiyor. Değişik durumlar olduğu zaman da çatışma çıkıyor. Dizi de bu çatışmalar üzerine kurulu.

İnternette araştırma yaparken sizin de Denizli'de pideci dükkanınız olduğunu öğrendim. O da babadan mı kaldı size?
Evet, pideciydim ben ama dükkan babamdan kalmadı. O benden aldı. Babam işçi emeklisiydi. Ben pideciyim diye onun emekli ikramiyesiyle pideci açtık. Ben üniversitede okumak için şehirden ayrılınca o, dükkanın başına geçti. Biz de babadan oğula bir durum yok, oğuldan babaya bir durum var.

HEMEN HER İŞİ YAPTIM
Pideciliğin yanı sıra oyuncu olana dek bayağı çok iş denemişsiniz galiba...
Evet, ilkokul beşten itibaren ayakkabı boyacılığından başlayarak fırın işçiliği, pidecilik, aşçı yamaklığı, bulaşıkçılık, çaycılık, garsonluk ve büfecilik yaptım. Yüz kızartıcı durumlar hariç hemen hemen her şeyi yaptım. Şimdi bütün bunları oyunculukta kullanıyorum. Mesela daha önce hamuru ellemeseydim, bu rolde nasıl başarılı olacaktım?

Sizin yemeklerle aranız nasıl?
Halimden belli olmuyor mu? (Gülüyor) Hem yemeyi hem de yapmayı severim.

Kol böreğinizi çok methettiler, çok güzel yapıyormuşsunuz...
Kol böreğim meşhurdur ama sadece börek değil, tüm tencere yemeklerini yapabiliyorum. İleri derecede meraklıyım yemeğe... Kebaplar, ızgaralar; aklınıza ne gelirse yapıyorum ve çok beğeniliyor.

Oynadığınız rollerle de alakalı olabilir mi bu yemek merakı?
Aslında tam tersi. Oynadığım roller benim bu durumumla alakalı olabilir. Ben görüntü itibariyle de onu yansıtıyorum galiba. Bu adam boğazına düşkündür, iştahlı ve yemeyi seven biridir diye bir izlenim yarattığım için bu tür roller geliyor sanırım.

'BEN ARKEOLOĞUM' DEMEM
Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü mezunusunuz. Oyunculuğa nasıl başladınız?
Oyunculuğa Denizli'de bulaştım. Ama orada alan sınırlıydı. Ben de üniversite için, aslında oyunculuk yapabilmek için Ankara'ya gittim. Arkeolojiyi nasıl bitirdim kendim bile bilmiyorum. Hocalarımın sayesinde aldığım bir diplomam var. Arkeolog ve sanat tarihçisi değilim. Öyle olmam için oyunculuğa emek verdiğim kadar onlara da emek vermem gerekirdi. Böyle bir emeğim olmadığı için "Ben sanat tarihçisiyim" demem.

Ciddi ciddi komedi yapıyorsunuz ve farklı bir mizah anlayışınız var, yanılıyor muyum?
İnsanları güldürebilmek hoşuma gidiyor ama hiçbir şeyi komiklik olsun diye yapmıyorum. Ben hayatın içindeki komiklikleri çıkarmaya çalışıyorum. Kendi söyleyip kendi gülenlerden değilim. Komedi dizilerinde komik karakterler oynadığım için öyle bir algı oluştu ama ben komiklik yapan oyuncuları da, komiklik yapmayı da sevmiyorum.

ÖDÜL ALMAK ÇOK UMRUMDA DEĞİL
Oyunculuk kariyeriniz 35 yaşından sonra başlamış. Geç mi keşfedildiniz?
Aslında ben tam zamanıydı diye düşünüyorum. Her şey sindire sindire, kararında oldu. Ben sürekli kendimi yenilemeyi öğrenmeye çalışıyorum.

'Çoğunluk' filmiyle SİYAD'dan 'En iyi yardımcı oyuncu' ödülünü aldınız. Sinema sizi daha mı çok tatmin ediyor?
Evet, ruh olarak sinema daha çok tatmin ediyor. Ekonomik olarak da diziler tatmin ediyor. Ödülleri de bu işin bir ritüeli olarak görüyorum. Sektörün bir iç yakınlaşması olarak bakıyorum ödül törenlerine. Verdiklerinde nezaketen gidip alıyorum ama ödül almak da çok umrumda değil. İnsanların takdir etmesi hoşumuza gidiyor ama sadece o kadar. Çok da fazla ödülüm yok zaten.

TELEVİZYON HİÇ İLGİMİ ÇEKMİYOR
'Babam Sağolsun'un; 'En Son Babalar Duyar' dizisinin aynısı olduğu söylendi. Sizce de öyle mi?
Ben o diziyi hiç izlemedim. 2002'den beri televizyon izlemiyorum. Konsept olarak birinci bölümde öyle bir şey vardı galiba. Ama tamamen aynı olması mümkün değil. Buradaki oyuncular, karakterler başka. Konsept olarak aşina gelme durumu olabilir ama çok da önemli değil. Bu başka bir dizi çünkü.

Neden 2002'den beri televizyon seyretmiyorsunuz?
İlgimi çekmiyor televizyon. Zaman kaybı olarak görüyorum.

Kendi yaptığınız işleri de mi seyretmiyorsunuz?
Göz ucuyla bakıyorum ne yapmışım, ne etmişim diye; ondan sonra ilgilenmiyorum. 30 sene oyunculuk yapınca nasıl göründüğünü merak etmiyorsun artık.

CANLI YAYIN