Bayramda yüksek dozda mizah!

GİRİŞ TARİHİ:  01.09.2011, 12:11 GÜNCELLEME TARİHİ:  01 Eylül 2011 Perşembe, 12:12

atv'de yayınlanan 'Aşağı Yukarı Yemişlililer'in iki başarılı oyuncusu Büşra Pekin ve Şahin Irmak, çok iyi iki arkadaş. Pekin; erkekte hiç sevmediği bıyığı sadece Irmak'a yakıştırdığını söylerken; genç oyuncu da yakın arkadaşı için, "Büşra sahnede çok güzelleşen bir kız, devleşiyor resmen" diyor

GÜNAYDIN'ın daveti üzerine Büşra Pekin ve Şahin Irmak'la bayram sohbeti yapmak için BKM'de aldım soluğu. Şahin; olduğu gibi olan, net, sağlam bir adam. Büşra ise enerjisi ve neşesiyle çevresini de bir anda etkileyen, tatlı bir kadın. Meslektaşlarımla kahkaha dolu bir sohbete başlıyoruz. Buyurun siz de bize katılın...

Önce oyunculuk hikayenizden başlayalım... Şahin, nasıl başladı oyunculuk meselesi?
ŞAHİN IRMAK: İzmir'de başladı. 15-16 yaşımdan itibaren oradaki amatör tiyatrolarda, sonra devlet tiyatrosunda sözleşmeli olarak çalıştım. 2002'de İstanbul'a geldim. Burada da özel tiyatrolarda çalıştım. Yaklaşık yedi yıldır da BKM'deyim. BKM'de bir gün sınav açtılar, biz bütün ekip sınava girdik. O sınavın kazananlarıyız aslında biz.

Sınavda ne oynadınız?
Ş.I.: Yılmaz (Erdoğan) Abi'nin iki oyunundan iki parça oynadım.

Sen Büşra?
BÜŞRA PEKİN: Ben de Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdim. Sonra da BKM... 'Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?'den Demet Akbağ'ın oynadığı güzel bir bölümü oynamıştım sınavlarda.
Ş.I.: Ben de onu oynamıştım! (Kahkahalar)

BİZİMKİ KAYBEDENLERİN HİKÂYESİ
İkiniz de İzmirlisiniz. İzmir'den birbirinizi tanıyor musunuz?
Ş.I.: Çok tanımıyorduk ama tanışıyorduk.

Peki, BKM Mutfak'tan niye ayrıldınız?
Ş.I.: Aslında bu proje için ayrıldık, daha doğrusu bir proje için ayrıldık.
B.P.: Orada artık görevimizi tamamlamıştık, yeni bir şey yapalım dedik; sinema filmi de olabilirdi bu, dizi de... İkisi arasında gittik, geldik zaten. Sonra dizi olmasına karar verdik, filmi biraz ertelemiş olduk.

Peki 'Aşağı Yukarı Yemişlililer'de ne anlatmak istiyorsunuz? Yani bu hikâyeyi yazmaktaki amacınız ne?
Ş.I.: Kaybedenlerin hikâyesi bizimkisi.

Hem yazıp hem oynamayı nasıl başarıyorsunuz peki? Yazmak haftada kaç gününüzü alıyor?
Ş.I.: Bir bölümü beş-altı günde yazıyoruz. Ama yazmak aslında bizim çok zamanımızı almıyor. Hikâye çıktığı zaman bir günde bitiriyoruz bir bölümün senaryosunu. Sadece hikaye çıkana kadarki süreç birazcık zaman alıyor.

BENİ ÇEKİCİ Mİ BULUYORSUN?
Biraz konu değiştirelim. Ben, Büşra'yı davetlerde sıkça görüyorum. Seni niye göremiyorum, davetlere karşı mısın?
Ş.I.: Ben o konuda biraz asosyal bir adamım. Galalara falan da çok gitmiyorum, çok sevmiyorum çünkü.
B.P.: Bir vesile olması lazım. Çok yakın bir arkadaşına destek olmak için gidersin ya da bir filmin içinde bulunduğun için gidersin.

Büşra pek çok erkek seni çok çekici buluyor, farkında mısın?
B.P.: Allah Allah!

Niye sen kendini çekici bulmuyor musun? Bence de çekici bir yanın var. Peki, sence en çekici yerin soyut ya da somut neresi? (Kahkahalar)
B.P.: Ben kendimi övmeyi sevmem, Şahin versin bunun cevabını. (Kahkahalar)

Peki, Şahin'in en çekici yeri neresi?
B.P.: Ben Şahin'i komple beğeniyorum.

Komple derken?
B.P.: Boylu poslu çocuk. İfadesini, bakışlarını çok beğenirim. Bir de bıyıklarını! Aslında bıyıklı erkek hiç sevmem ama Şahin'e acayip yakışıyor. Ama kirli sakalla destekli olmalı diye bir tavsiyede bulunmak istiyorum.

Benim kirli sakallarım nasıl?
B.P.: İyi.

Beni çekici mi buluyorsun?
B.P.: (Kahkahalar) Hiç onu demedim!

Nezaketen der insan!
B.P.: Kesinlikle çok beğeniyorum, o başka mesele de... (Kahkahalar)

Peki, Şahin'e soralım; sence Büşra'nın en çekici yeri neresi?
Ş.I.: Ben gözlerini çok beğenirim Büşra'nın. Bir de sahnede de çok güzelleşen bir kız, devleşiyor adeta.

Görüyorum ki sen de yakışıklı adamsın Şahin; kız hayranların çokmuş, öyle diyorlar...
Ş.I.: Vardır. Bunu kötü amaçlı kullandın mı hiç?
Ş.I.: Tabii ki!

Helal olsun, dürüstçe söyledin. Peki, sevgili Şahin; İzmir'de büyüyen bir erkek olarak sana bir soru soracağım: 'İzmirli kızlar tehlikelidir' efsanesi doğruysa, can yakıyorlarsa onları nasıl durdurabiliriz? (Kahkahalar)
Ş.I.: Benim denk geldiğim İzmirli kızlar genelde güzel ve zor kadınlar. Özgüvenleri çok yüksek olduğu için, bazen bizim için sıkıntı yaratabiliyor. Niye durduralım ayrıca, ben durdurmayalım isterim. (Kahkahalar)

BALIKETLİ OLMAYA RAZIYIM
Yazmak zor bir şeydir; beslenmek gerekir. Siz nelerden besleniyorsunuz?
Ş.I.: Biz şanslıyız aslında; yedi yıldır BKM Mutfak'ta yazıyoruz. Yani bu konuda çok antrenmanlıyız. Bir de yaşamdan ve sokaktan kopmadık.

Hayatın içinde olmak popülerliğiniz arttıkça daha zor olmuyor mu?
Ş.I.: Kimse dövmüyor! En fazla fotoğraf çektirmek ya da iki sohbet etmek istiyorlar. O da dünyanın en zor meselesi değil. Henüz herkesin rahatsız edeceği bir durumda değiliz. İnsanlarla ilişkimiz çok sıcak. Mesela ben trafikte giderken sürekli, hiç tanımadığım insanlarla sohbet ediyorum.

Yani arabadan arabaya mı sohbet ediyorsunuz?
Ş.I.: Tabii, arabadan arabaya... Camı açıyor, "Vay abi; ne haber, nasıl gidiyor?" falan diye başlıyoruz muhabbete...

İNSAN ÜZÜLÜYOR
Trafiği kilitleyenler belli oldu. (Kahkahalar)
Ş.I.: Yok, hazır kilitlenmiş trafikte yapıyoruz biz!

Büşra senin için 'Geleceğin Demet Akbağ'ı' diyorlar. Bir usta da olsa; birine benzetilmek seni rahatsız eder mi?
B.P.: Hayır, asla! Ben, 'Demet Akbağ'ın taklidini yapıyor' olarak algılamıyorum bunu. Demet Akbağ çok başarılı bir kadın oyuncu, müthiş bir insan. İleride benim de o pozisyonlara gelebileceğimi öngörüyorlarsa, bu beni en fazla mutlu eder.

Ekşi Sözlük'te senin için "Türk erkekleri balıketli kadın sever sözünün canlı örneği" diye yazılmış. Gerçi balıketli değilsin, gayet zayıfsın ama...
B.P.: Evet, sanırım ben ekranda ekstra kilolu çıkıyorum. Balıketli değil, şişman olarak algılanıyorum aslında. Balıketli olmaktan gurur duyarım yani! (Kahkahalar) Şişman da olabilirim ayrıca, şişman olmakta bir sakınca görmüyorum ama insan olmadığı şekilde yansıyınca üzülüyor biraz. Ama komedi de oynadığımız için aslında ben nasıl göründüğümü çok da takmıyorum. Ama keşke kendi ebatlarımızda çıksak diye de düşünmüyor değilim.

KAHVEDE BÜYÜYÜNCE KOMEDİ YAPIYORSUN
Büşra, sen hem çok popüler işlerin içerisinde bulunabiliyorsun, hem de bağımsız filmlerde, cesur ve riskli işlerde de yer alıyorsun. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsun?
B.P.: Bilmiyorum ama hep bunu yapmak istediğimi biliyorum. Çünkü komediyi çok seviyorum, çok eğleniyorum. Fakat dramatik roller oynamanın tadı da başka oluyor. Sadece iyi gittiğiniz, daha parlak olduğunuz bir alana kilitlenmek yerine biraz daha riske girmek daha iyi olur bence.

Şahin sen yaptın mı drama?
Ş.I.: Henüz yapmadım ama çok istiyorum. Bu diziden sonra bir süre, en azından televizyonda komedide olmam diye düşünüyorum.

Peki Büşra, seni komedi yapmaya ne itti?
B.P.: İçimdeki enerjiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Komedide zeka, bir de hayatla, kendinle dalga geçebilme meselesi çok önemli. Ben içimdeki o coşkunun komediye döndüğünü düşünüyorum. Bu, dramda da başka bir şeye dönüşüyor.
Ş.I.: Galiba biraz kadının kendiyle barışık olmasıyla ve komplekssiz olmasıyla ilgili bir şey bu. Bununla ilgili en güzel sözü Demet Akbağ söylemişti. "Ne kadar çirkinleşirsek o kadar güzelleşiriz" diye şahane bir laf etmişti.

Peki, sen niye komedi seçtin?
Ş.I.: Benim aslında biraz yaşadığım yerle de ilgili bir şey bu. Ben İzmir'in biraz varoş diyebileceğimiz bir yerinde büyüdüm ve kahvede yetiştim aslında. Kahvede büyüyünce ister istemez mizah yapıyorsun.

BÜŞRA'YLA HER ŞEYİMİ PAYLAŞIRIM
İkinize de soruyorum; birbirinizin en sevdiğiniz ve sevmediğiniz tarafları neler?
B.P.: Aslında sevdiğim çok özelliği var; bir kere Şahin beni güçlendirir, arkadaş olarak da, oynarken de... İyi bir motivasyon kaynağıdır benim için. Gıcık olduğum tarafı da; bazen fazla inatçı olması. Bazen dinletemiyorum kendimi. (Kahkahalar)
Ş.I.: Ben Büşra'yla her şeyimi paylaşırım, her şeyimi anlatırım ona. Gıcık olduğum tarafı da; onun az önce söylediği şey aslında. Onun da beni dinlememesi. Ben başka şeyi savunurum, o başka şeyi...

HAZIR YAZABİLİYORKEN YAZALIM
Hep kendi yazdığınız işlerde oynamayı mı düşünüyorsunuz?
B.P.: Tabii ki böyle bir şey yok. Kendi yazdığımız şeyde oynamanın çok fazla avantajını görüyoruz ama başkalarının yazdığı işlerde oynamanın da başka bir keyfi oluyor. Şu anda elimizde böyle bir fırsat varken, bizden de böyle bir şey bekleniyorken "Neden olmasın?" diyoruz sadece.

Başkalarının yazdığı senaryoda oynamanın rahatlığını, konforunu aramıyor musunuz?
Ş.I.: Aslında arıyoruz tabii ki. İyi bir metin gelirse önümüze ve bizim de yükseldiğimiz, heyecanlandığımız bir şey olursa; seve seve oynarız. Öyle işler de oluyor. Ama Büşra'nın da dediği gibi, hazır yazabiliyorken, biraz da kendimizi sınamak ve geliştirmek için ısrarcıyız bu konuda.

'HIYARLI BABA' VE 'HAVUÇ ANNE' ESKİ ARKADAŞLARIMIZ
Şimdi 'Aşağı Yukarı Yemişliler'in 'Menekşe'si ve 'Sülosu'sunuz ama biz sizi 'Hıyarlı baba' ve 'Havuç anne' olarak tanıdık ilk olarak. O dönem hıyar ve havuç yemekten bıkmadınız mı?
Ş.I.: Yok canım, bunlar temel gıdalar. Hiçbir zaman hıyara da, havuca da hayır demeyiz. (Kahkahalar)
B.P.: O karakterler bizim için çok önemli. Oynarken ve yazarken çok eğlendiğimiz karakterlerdi, bizim arkadaşlarımız gibiydi. Ama artık geçmişte kaldılar, şu an sadece anmakla yetiniyoruz onları...
CANLI YAYIN