Benim için hiç kimse 'O çocuğu ben var ettim' diyemeyecek

GİRİŞ TARİHİ:  26.12.2011, 12:20 GÜNCELLEME TARİHİ:  26 Aralık 2011 Pazartesi, 12:20

Ben o yolun adamı değilim. Hiç kimse bir gün gelip de 'O çocuğu, ben var ettim,' diyemeyecek. Beni kimse var etmedi çünkü.

* Ben o yolun adamı değilim. Hiç kimse bir gün gelip de 'O çocuğu, ben var ettim,' diyemeyecek. Beni kimse var etmedi çünkü.
* İşinin ne olduğunu bilmediğim ama her gün gazetede gördüğüm çok insan var. Çevremde birçok kişinin iş için, değerli olması gereken birçok şeyi göz ardı edip, başka başka şeyler yaptığını gördüm.
* 'Dokunmamak' bir entelektüel hastalığı. Bugüne kadar vakit geçirdiğim çoğu entelektüel, çok fazla dokunmuyor. Dokunmayı sevmiyorlar.
* Bu işi yapacaksam, onurumu kaybetmeden yapacağım. Okuduğum kitaplardan birinde bir şövalyelik yemini vardı. 'Onurum hayatımdır.' Çok hoşuma gitti bu yemin. Karnıma yazdırdım.

Ailemizin yeri ne kadar önemli hayatımızda. Ne yaparsak yapalım, kim olursak olalım, aileden aldığımız güçle yola devam ederiz. Engin Altan Düzyatan da arada sırada ailesine kaçanlardan. Birkaç saat önce İzmir'den gelmiş, yorgun ama mutluydu. Annesi bir çanta hazırlamış, içine tarhana ve sevdiği reçelleri yapıp koymuş. O şeytan tüyü olanlardan. Dikkat çekici, konuştukça daha da sevimli. Yakışıklılığına takılanlar, bence oyunculuğunu göz ardı etmesin. Onu Dot'ta izlemiştim. Gerçekten iyiydi. Uzun zamandır dizilerde görünmeyen Engin Altan, atv'de yayınlanacak Son için dizi oyunculuğuna geri dönüyor. Hem de insana dair her şeyi göreceğiniz bir karakterle....

- Ailenin üçüncü çocuğusunuz, değil mi?
- Evet, en küçük en serbest bırakılandır. Ben kalıp ve kurallardan kaçabilen oldum. Normal bir şey yapmayacağım çok belliydi. Ağabeyim avukat, ablam işletme okudu, ben de aktörüm işte. Ailenin Altanı'ydım. İzmir'deyken kimse bana Engin demezdi. İstanbul, üstüne bir de Engin koydu.
- İstanbul dışından gelen biri olarak, kurtlar sofrasının kurallarını öğrenmek kolay oldu mu?
- Ben işin peşinden koşmadım. İşimi yaptım sadece.
- Yakışıklı olmanın büyük avantajı olduğunu biliriz. Dezavantajı var mıdır?
- Var mutlaka. Bu herkesin size dost yaklaştığı anlamına gelmez. 'Her tanıştığım kişi bana çok dostane yaklaştı, 10 yıl önce kimse önüme taş koymadı, o kadar güzel bir 10 yıl geçirdim ki,' diyemem. İstanbul'a ilk geldiğimde hiç kimseyi tanımıyordum. Bu bir dezavantaj mı? Evet, çünkü insanlar burada okuyor, burada oyunculuk yapıyor, burada çevreleri, yönetmen arkadaşları var. Bana kimse kucak açmadı.
- Bu sektörde sizi şaşırtan neler var hâlâ?
- İlla işinizle anılmaya gerek yok bu piyasada. Yani işinin ne olduğunu bilmediğim, ama her gün gazetelerde gördüğüm birçok insan var. Benim yolum en zorlusuydu. Sadece verilen işi yaptım. İşimi iyi yaptığım için de bana iş geldi. Başka yolları tercih edenler de var. İlla çok iyi oyuncu olmana gerek yok, ama iyi ilişkiler kurarsın, arkadaşlıklarını kurarsın, işine yarayacak adamları arkadaşın olarak alırsın. Ama ben o yolun adamı değilim. Hiç kimse bir gün gelip benim için 'O çocuğu ben var ettim,' diyemeyecek. Kimse beni var etmedi çünkü. Bir yolu daha var, oyuncu olmak istiyorsanız... Yakışıklı bir çocuksunuzdur, bir mankenle sevgili olursunuz ve diziye başlarsınız. Bu da en kolayı. Dört, beş kez magazin programlarında görünün, üç ay sonra bir dizide başlamanız garanti!
- Göbeğinizde Latince 'Onurum hayatımdır,' yazan bir dövme varmış...
- Onu da 25 yaşındayken yaptırmıştım ve o dönemde gerçekten nefret ediyordum bu piyasadan. Çevremde birçok insanın iş için, değerli olması gereken birçok şeyi göz ardı edip, başka başka şeyler yaptığını gördüm. İstanbul'a gerçekten uyandığım nokta orasıydı. Ondan önce İstanbul'a çok uyanmamıştım. Bu işi yapacaksam, bir şekilde onurumu kaybetmeden yapacağım. Okuduğum kitaplardan birinde bir şövalyelik yemini vardı: 'Onurum hayatımdır,' diye. Çok hoşuma gitti bu yemin. Ben de karnıma yazdırdım. Hiçbir zaman işimde onurumu kaybetmeyeceğim. O dönemi hatırlıyorum ve mutlu oluyorum o dövmeyi gördükçe. Sadece artık hep fit olmak zorundayım. Bu dövme yüzünden şişmanlama şansım yok.
- Bu hayatta sizi nasıl bilsinler istiyorsunuz?
- Bunu biraz zaman gösterecek. Hâlâ işin başındaymışım gibi geliyor bana. 20 yaşında star olmadığım için mutlu hissediyorum kendimi. Bu ağır gelebilirdi, kaldıramayabilirdim. Her şey vaktinde geldi. Kendimi oyuncu olarak beğenmeye başladığım dönemler, daha yeni geldi.
- Mutlu olmak mı, haklı olmak mı?
- Mutlu olmak. Bize fakültedeyken şu öğretildi: 'Hiçbir zaman, hiçbir şeyi bilmediğinizi düşünün.' Çünkü yaptığımız iş bunu gerektiriyor. Kendinizi tamam gördüğünüz noktada, oyunculuğunuz bitiyor. Hepimiz bu hataya düşüyoruz. Bu dünyaya kendinizi kaptırmak çok kolay.
CANLI YAYIN