Tiyatro kökenli bir oyuncu olmanıza rağmen diziler sayesinde tanınmak sizi rahatsız ediyor mu?
Hayır, bu bir rahatsızlık yaratmıyor. Sonuçta benim mesleğim aktörlük... Tiyatroda olsun, dizide olsun ben yine aktörlük yapıyorum. 10 yıldır tiyatro yapmadım. Daha çok dizi ve sinemada rol aldım. 10 yıl aradan sonra tekrar tiyatro sahnesinde olacağım.Sizi 10 yıl aradan sonra tekrar tiyatroya döndüren sebep neydi?
Her şeyden önce oyunun kendisi... Oyunun Shakespeare'in 'Bir Yaz Gecesi Rüyası' olması, bunu Tiyatro Kare'nin yapması, yönetmenin Hakan Altıner olması gibi sebepleri sayabiliriz. Hakan'la (Altıner) bizim tanışıklığımız eskiye dayanıyor. Ben İstanbul'a ilk geldiğim zamanlarda yine kendisiyle bir oyun çalışmıştım. Hatta ben daha okulda öğrenciyken, bu oyunu oynamıştım. Hakan da beni izlemişti. Dolayısıyla bu oyunu tekrar sahneye koymayı düşündüklerinde ilk aradıkları isimlerden biri ben oldum.O zaman sizin için bu oyunun farklı bir yeri var diyebiliriz...
Evet. Uzun zamandır tiyatro yapmıyordum. Bana, birçok oyun projesi geldi. Ama kendimi rahat hissetmediğim için hiçbirini kabul etmedim. Hakan'la, Tiyatro Kare'yle ve 'Bir Yaz Gecesi Rüyası'yla kendimi rahat hissediyorum. Projeyi 4.5 saniyede kabul ettim. Çok heyecanlıyım.Şu an sahneye çıktığınız ilk günkü heyecanınızı mı taşıyorsunuz?
Heyecanlandırmaz olur mu? Tiyatronun ben de apayrı yeri var. Dizi veya sinema çekerken bir sahne olmazsa, tekrar çekme şansınız var ama tiyatro öyle değil, her şey canlı... Her gece yüzlerce çift gözün elektriğini yüzünüzde hissediyorsunuz. Biz üç aydır prova yapıyoruz hele ki şimdi son haftaya girdik, çalışma sürelerimiz 10 saatlere çıktı.Provalar için sahneye ilk çıktığınızda ne hissettiniz? Yadırgadınız mı?
Yok hayır. Üç dakika içinde o eksi kokuyu alıyorsunuz hemen. Provaların bir amacı da odur zaten... Heyecanı atarsınız, ekibe ve oyuna alışırsınız, ezberle birlikte mizansenler de yerine oturur. Her şeyin etkisi vardır. Tekrar aynı havayı solumak çok keyifli. Özlemişim ben de...'Dokumacı Mekik' rolündeyim. O, kendini muhteşem bir aktör olarak görüyor. Her rolü kendisi oynamak istiyor. Ama oynadığı roller üzerinde çok sakil duruyor. Bir büyü sonucu eşeğe dönüşüyor. Kulakları çıkıyor ve Hale Soygazi'nin oynadığı 'Periler Kraliçesi Titania', 'Dokumacı Mekik'e aşık oluyor. Daha fazla da anlatmayayım, sürprizi kaçmasın.
Oyun içinde oyun aslında değil mi? Oynayamayan ya da kötü oynayan birini canlandırıyorsunuz...
Evet kesinlikle. Normalde aktörler, iyi oynamak için ellerinden geleni yapar. Oysaki ben burada mümkün olduğunca sakil oynamaya çalışıyorum. Bu, iyiyi oynamaktan iki kat zor. Çünkü oynayamadığımı göstermem lazım. Oynayamayan bir aktörü oynamak zor ama işin keyfi de orada zaten.Dizinin ilk iki bölümünü çektik. Şu an oyunum sebebiyle ara verdik.
Tutar-tutmaz diye iddiaya girenler bile oldu. Siz ne düşünüyorsunuz?
Açıkçası ben, bu tartışmaları tebessümle izliyorum. 'Çocuklar Duymasın' başlıyor, tabii ki konuşulacak. Konuşulmasa şaşardım. Daha başlamadan bu kadar gürültü kopardığına göre, başladığında neler olacak merak ediyorum. Herkesi korku almış bakıyorum.
'Dizi tutmaz, ne gerek vardı' şeklindeki eleştirileri ben temenni olarak değerlendiriyorum. 'Bu iş tutmaz'ın alt metni, 'İnşallah tutmaz'dır. Bunda da kötü niyet görüyorum. Çünkü başlamadan bir işi eleştirmek mantıklı değil! Başlasın o zaman eleştirsinler. Yapılan eleştiriler, dizi tutmasın diye dua edenlerin temennisinden başka bir şey değil! Kim ne dersin desin, Türk insanı bu aileyi seviyor. Bu diziyi eleştirmek, halkın beğenisini eleştirmek olur.
Teklif geldiğinde kafanızda hiç soru işareti oluşmadı mı? Nasıl olur, izlenir mi izlenmez diye düşünmediniz mi?
Hayır. Bazı şeylerin matematiksel formülü yoktur. Neyin tutup, neyin tutmayacağını bilsen zaten buyur gel sen yap! Ama bu iş için hiç çekincem olmadı.