Asude, Nazım Bey ile Behiye Hanım'ın ilk çocukları olarak zengin ve mutlu bir evde dünyaya geldi. Annesinin; başının etrafını incecik, ipek bir tül misali saran kumral saçlarını, boğazından su geçse görünecek denli şeffaf, porselen beyazlığındaki tenini almıştı. Bakışları yumuşak, siması duru bir güzelliğe sahipti. Küçük pembe ağzı, süte katılan bir damla çilek reçeli misali yüzünün ortasında durur, sanki bir melodiye sahip olan sesi, bu güzellikle ahenk içinde oradan dışarıya akardı. Büyüdükçe boyu uzadı, zarafet kazandı. Asude sadece ev işlerinde değil, eğitimde de hayli ileri idi. Yaşıtlarından çok daha iyi Fransızca yazıp, konuştuğu gibi Türkçe metinlerde de babasını hayrete düşürecek kadar başarılıydı.
Asude aşkı tanısa belki Ali Fuat'ın kendisi için yanıp tutuştuğunu anlayabilirdi. Çok sevildiğini biliyor ama kendisine duyulan aşkın içeriğini tam da kestiremiyordu. Erken yaşta annesinin ölümüyle hayatın gerçekleri ile yüzleşmesi Asude'yi daha olgun kılmış, sanki gençlik heyecanlarını ona yasaklamıştı. Aşkı tanıması için ondan habersiz içinde biriken kadınsal hisleri tutuşturacak bir kıvılcım ile henüz rastlaşmamıştı. Aşkı tanıması onu, içindeki yeni bir Asude ile de karşılaştıracaktı, tanıştıracaktı.
