Ünal Kaplan kendisini ziyarete gelen kişi hakkında epey malumata sahiptir. Zira Ünal Kaplan'ı ziyarete gelen kişi istihbaratın başındaki Nevzat Çankırı'dan başkası değildir.
Ünal Kaplan süpriz ziyaretin arkasındaki sır perdesini aralamak istemektedir. O nedenle her zamanki keskin zekasıyla karşısındakini bilinen uslubuyla test etmektedir.
Nevzat, Ünal Kaplan'a sert bir uyarıda bulunur. Silah kaçıralan konteynırlar, istahbarat tarafından alıkonulmuştur. Nevzat Çankırı, Ünal Kaplan'a bunun kendilerine son uyarı olduğunu söyler.
Ünal Kaplan bunun üzerine; "Konteynırlardaki silahların bana ait olduğunu biliyorsunuz, buyurun bana da dokunun" şeklinde sert bir uslup takınır.
Ortam kızışmıştır. İki tarafın birbirinin güçlerini test etmesinin ardından, üstünlük kurma çabaları başlamıştır.
İstihbaratın daha doğrusu Nevzat Çankırı'nın asıl planı silah kaçakçılığının idare edildiği "masa"nın lideri Ünal Kaplan'ı devirmek ve onun yerine aklındaki ismi getirmektir.
Yılların tecrübesiyle Ünal Kaplan, bu planı hem daha önceden sezmiş hem de kendince gerekli önlemleri almıştır.
İstihbaratçı Nevzat toplantının sonunda son kozunu oynar, Ünal Kaplan'ı terör örgütlerine silah sattığını bildiğini söyler.
Ünal Kaplan ise şöyle cevap verir: "40 yıldır bu işin içindeyim. Görmediğim genel kurmay başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı MİT müsteşarı kalmadı. Hepsi de göreve başlarken şunu dediler; aman Ünal Bey düşmanlarımıza silah satmayın. Ben silah tüccarıyım, parası olan herkese silah satarım."